Masumiyetin İntiharı Film Bilgileri
1970'li yılların ortalarında, Detroit'in banliyölerinde yaşayan bir grup erkek arkadaş, sıkı ve dindar ebeveynler tarafından korunan beş gizemli kıza saplantı halinde takıntı geliştirir. Bu filmin merkezinde, dış dünyadan tamamen soyutlanmış, sıkı yasalar ve kurallarla çevrili bir evde hayatlarını sürdüren bu beş genç kızın öyküsü bulunuyor. Büyüme, saplantı ve aşkın anlatıldığı bu filmin kahramanları, gençlikleri boyunca dindar ebeveynleri tarafından adeta bir kafeste tutulan bu gizemli kızlara olan hayranlıklarıyla birlikte büyüyorlar. Onları neyin beklediğini, nelerin onları bu derece etkilediğini ve bu kızların gizemlerini çözmeye çalışırken, kendilerini de bir dizi beklenmedik olayın içinde buluyorlar. Filmde, ebeveynlerinin zorba kontrolünden kaçmayı başaramayan bu genç kızların toplumdan izole bir hayat sürdürmelerinin acımasızlığına tanık oluyoruz. Kız kardeşlerin hayatları ve erkeklerin onlara duydukları ilgi, izleyiciye hem gençliğin masumiyetini hem de baskı altında büyümenin getirdiği çaresizlik hissini derinlemesine yaşatıyor. Bu, genç erkeklerin gizemli kızları çözme çabalarının hikayesi kadar, aynı zamanda kontrol ve baskının bir aile üzerindeki tahrip edici etkisini de gözler önüne seriyor. Filmin arka planındaki dindar aile ve sosyal değerler, o dönemin Amerikan kültürüne ışık tutuyor ve izleyiciyi hem meraklandırıyor hem de düşündürüyor.
Psikolojik olarak beni etkiledi (sizi etkilemiyebilir bilemem ama ben baya etkiledi)
Filmin şarkıları inanılmaz güzel.
Bu film kız olmanın ne demek olduğunu ortaya mükemmel şekilde koyuyor. Kitabı okumadan bazı sahneler belirsiz gibi gelebilir. Temelde bütün filim erkeklerin bakışı ile anlatıldığı için, neden kızların intihar ettiği bir gizemmiş gibi görünebilir. Yorumunuzu bu araya yazın Fakat ailesi gerçekten dindarlık ile kafayı bozmuş ve çocukların yaşamasına izin vermiyor. Özellikle anne figürü bu noktada ön planda. Baba daha pasif ve karısına ayak uyduruyor. Sadece babaları ile yaşasalar belki işler daha farklı olurdu. Yine de baba da suçlu çünkü göz göre göre kızların ölüme gidişini izlediler. Özellikle komşuları oğlanlar. Sadece kızları romantize ettiler. Onlarla partiye gidip doğru düzgün bir şekilde yardım etmeye bile çalışmadılar. Sadece onları kurtarma hayali ile kendilerini mutlu ettiler. Hele Trip, "alacağını aldıktan sonra" Lux'ı ortada bıraktı. Hiçbir şekilde Lux'ı düşünmeyen bencil pislik. Gerçekten onu sevseydi bu şekilde işleri daha da kötüleştirmezdi. Ben Cecilia'nın başından beri depresyonda olabileceğini düşünüyorum. Çok izole, kendi içinde yaşayan bir kız. Erkeklerin küçümseyip geçtiği karaağaçlar hakkındaki sayfalarda duyguların yazmış olabileceğini düşünüyorum. Zaten ağaç başından beri kızları temsil ediyordu, fark etmişsinizdir. Kızların beraber okurla yemek yediği sahnede falan bile bile o ağacın önünde oturuyorlar. [spoilerYorumunuzu bu araya yazınYorumunuzu bu araya yazınYorumunuzu bu araya yazınYorumunuzu bu araya yazın