The Finnish Line (2024)

Anya Kivela, çocukluğunda artık hayatta olmayan babasının bir köpek kızak yarışçısı olarak kazandığı zaferlerle dolu hikayelerine hayran kalmış bir genç kadındır. Juneau'da yaşayan Anya, babasının izinden giderek kendisi de bir şampiyon olmuştur. Ancak zihnini sürekli meşgul eden ve onu etkilemeyi sürdüren hikaye, babasının hayatının son yarışıdır. Bu yarış, anne ve babasının tanışmasından önce, babasının doğum yeri olan Finlandiya'nın Rovaniemi kasabasında, Noel arifesinde gerçekleşmiştir. Rovaniemi, Noel Baba'nın evi olarak bilinir ve bu yarış, Anya'nın babasının Monty White adındaki bir rakibe kirli taktiklerle kaybettiği bir mücadeledir. Bu kayıp, onun spor kariyerinin beklenmedik bir şekilde erken sona ermesine neden olmuş ve ne yazık ki sadece bu olayla hatırlanan bir miras bırakmıştır. Anya, Joulurauha adı verilen bu yarışa hiç katılmamış ve Finlandiya'ya hiç gitmemiştir. Dolayısıyla, şimdiye dek çoğu Finlandiyalı akrabasıyla hiç tanışmamıştır. Ancak, bu olayın kırkıncı yıl dönümünde ve o talihsiz yarışın otuzuncu yıl dönümünde, kariyeri boyunca çalıştığı bu önemli ana ulaşmıştır. Bu etkinliğin bu kadar önemli olmasının nedeni, Anya'nın ilk kez Monty ile yarışacak olmasıdır. İkili daha önce hiç karşılaşmamıştır ve ilk karşılaşmalarında aralarındaki husumet açıkça ortaya çıkar. Anya'nın, en azından Monty'i geçmek ama tercihen yarışı kazanmak zorunda olduğu baskı, eski bir köpek kızak yarışçısı ve şimdi gazeteci olan Cole Olson ile tanışmasıyla daha da artar. Bu profesyoneller, Anya'nın babasının spor alanındaki birçok başarısının neden sadece o yarışla hatırlandığını sorgulamasına neden olur. Bu film, Anya'nın hem babasının adını temize çıkarmak hem de kendi yeteneklerini kanıtlamak için çıktığı bu zorlu yolculuğu etkileyici bir biçimde anlatıyor.